Girişte merdivenleri tırmanırken, duvardaki eski fotoğraflar hemen ilgimizi çekti. Hanın neredeyse 40 yıl öncesine ait fotoğrafları nostaljik bir karşılamayla bizi üst kata uğurladı. Üst kata geldiğimizde ise sade ama bir o kadar da enerjisi yoğun bir salonla karşılaştık. Sanki yıllardır tanıdığımız bir dostun evine giriyoruz hissini yaşamadık dersek yalan olur. Dekorasyon için çok özenildiği her yerden belli oluyordu. Han’dan çıkan eski kapılar boyanmış ve tavana montelenmiş. Aralarında görünen eski ayna parçaları da mekanın ferahlığına ferahlık katmış.
Pastel renkler kullanılan alanda hemen hemen her şeyde ikinci el malzemeler kullanılmış. Cam önlerinde eskiye gönderme niteliğinde sedirlere ve cumbadan sarkan çiçeklere yer verilmiş. Her masada papatyalar. Bir köşede babalarının özel eşyası çanta, diğer bir köşede yine babalarına ait motosiklet kaskı. Yaşanmışlık ve samimiyetle dolu bir mekan.
Han Karaköy’ün en önemli değerlerinden biri de kuşkusuz Zafer Abi. Zafer Abi, 30 yıl önce hanın çaycılığına başlamış; Eren ve Burak kardeşler neredeyse O’nun elinde büyümüşler. ''Han’da çay yapılacaksa Zafer Abi yapmalı'' deyip, yeni mekanın çay ocağını artık aileden olan Zafer Abi’ye emanet etmişler. Misafirlerin çoğu Zafer Abi’nin çayının methini kulaktan kulağa yaymaya devam ediyor. Gördüğünüz fotoğraf çekilirken Zafer Abi şöyle söyledi: ''Bu tepsiyi 30 yıl önce almıştım.'' Bizde duygular yoğun.
Han Karaköy’ün bir diğer favorisi de Aşk Çayı. İçerisinde hibiskus,limonlu melisa, papatya ve zencefil gibi harika baharatlar var. Bu baharatlar direk imalatçıdan ediniliyor ve taze taze çayları yapılıp servis ediliyor. Her ne kadar fazla aroma varmış gibi görünse de Aşk Çayı’nın lezzeti oldukça hafif ve yumuşak. Çayların servis edildiği bardaklar da çaylar kadar ilgi çekici. Fincanların hepsi yurt dışından alınmış. Her biri birbirinden tasarım harikası ve eğlenceli.
Menü tabiki çaylarla sınırlı değil; tostlar, dürümler,omlet çeşitleri, salata ve tatlılar da mevcut. Michelin Yıldızlı bir restoranda şef olarak yer almış bir danışmanın önerisiyle hazırlanan menünün yiyecekler kısmındaki yıldızı ise Han Tost. Ekşi maya ve çekirdekli ekmek arasında fırınlanmış pancar, mozarella ve keçi peyniri ile hazırlanan tost oldukça lezzetli. Yanında servis edilen yeşillikler ve kapariden yapılmış salata ise, tostla harika bir uyum içerisinde. Öyle tost deyip geçmeyin, çünkü bildiklerimizden oldukça büyük bir porsiyonla servis ediliyor. Pancarın faydalarını bilenler ve peynirle damakta yarattığı hazzı tahmin edenler bu tostu mutlaka denemeli. Keçi peyniri konusunda endişesi olanlara ise gönül rahatlığıyla peynirin ağır kokmadığını söyleyebiliriz.
Mekanın geri dönüşüme ne kadar önem verdiğini zaten dekorasyonundan bahsederken anlamışsınızdır. Aynı özen serviste de geçerli. Mekanda plastik kullanılmıyor. Tabak da yok. Yemekler karton tepsiler içerisinde, yağlı kağıdın üstünde servis ediliyor. Bu uygulama da bize mekanı bir kez daha sevdiriyor.
Dilerseniz sevdiklerinizle huzurlu sohbetler edin, dilerseniz alın bilgisayarınızı yalnız başınıza çalışın; mekan öyle rahat. Sıcacık bir atmosfer, güleryüzlü insanlar, ilgi alaka da gırla. Karaköy’ün o karmaşasından ve tekdüzeliğinden sıkılanları, keşfedecekleri bu yepyeni mekanla tanıştırmaktan sevinç duyarız ;)
