Çiğ beslenme, oldukça rağbet gören bir beslenme stili. Bu beslenme stilinde sadece sebzelerin çiğ tüketilmesinden bahsetmiyoruz, et türevi besinlerinde eskiden olduğu gibi güneş aracılığı ile kurutmakta akıma dahil. Unutmadan; güneşin ısıtma derecesi 40 ila 45 derece arasındadır. Yani gıdalarınız yüksek ısı da pişmez ve besinlerin vitamin ve mineral gibi vücudumuza faydalı olan içerikleri ölmemiş olur. Böylelikle antioksidanlar kaybolmaz ve tüm gıdalar vücudumuza en sağlıklı halleriyle karışmış olurlar. Peki bu gıda türleri neleri kapsıyor diye sorarsanız eğer hemen açıklayalım; organik gıdalar, hayvansal gübre ile yetiştirilerek kimyasal baskısı altına girmemiş gıdalar, meyve ve sebzeler, ve su içerisinde köklendirebileceğimiz bitkiler. Buğday ve nohut gibi bazı bakliyat ailesi üyelerini bir gece su içerisinde beklettiğiniz aman köklendirip, yaşayan bir bakliyat haline dönüştürebiliyoruz. Canlı hale gelen besinlerimizin suyunu süzerek limon, zeytinyağı ve tuz karışımı ile tüketerek kendimize sağlık deposu bir beslenme sağlamış oluyoruz. Eğer aklınıza çiğ beslenme acaba ne kadardoğru? gibi bir soru işareti oluşuyorsa endişeye gerek yok bütün gıdaların çiğ halini vücut doğal yapısı sebebi ile zaten tanıyor.
Çiğ beslenme derken sadece sebze ve meyveleri kastetmediğimizi söylemiştik. Sıra geldi et grubunu bölümlere ayırmaya. Çiğ gıda ile beslenenler arasında hiç et tüketmeyenler, marine et tüketimi gerçekleştirenler ve sadece balık eti ile beslenenler bulunuyor. Eğer sadece balık eti tüketmek istiyorsanız somon ve ton balığını çiğ tüketebilir, sağlık deposu bu balıklar ile Omega 3 depolarınızı besleyebilirsiniz.
Çiğ beslenmenin bu denli revaçta olmasının arkasında bireylerin kendilerini daha enerjik ve canlı, kilo problemi yaşamaya uzak, cilt yapısı olarak daha genç ve hastalıklara karşı daha kuvvetli hissetmeleri yatıyor. Gıdaları çiğ tüketerek vücudumuza gerekli enzim, mineral ve vitaminleri yeterli şekilde almış oluyoruz bu nedenle de vücudumuz daha fazla yemek yeme ihtiyacı hissetmiyor ve kilo alıp verme durumunu ortadan kaldırmış oluyoruz. Gıdalar pişirilmedikleri için su oranları da azalmıyor ve mide bu besinler ile daha çabuk tokluk hissi yaşıyor. Ayrıca gıdalar ile alınan kalori rakamsal olarak bakıldığında pişmiş beslenmenin neredeyse 3’te 1’i.
Eğer sizde bu akıma katılmak istiyor ancak kendinize güvenemiyor, damak zevkinizi birden değiştirmenin sizi zorlayacağını düşünüyorsanız size önerimiz bu gıdaları daha lezzetli hale getirmek için çaba sarf etmeniz. Eğer bunu nasıl başarırım diye düşünüyorsanız az olması koşuluyla, yoğurt ve peynir gibi kalsiyum açısından zengin gıdaları, keten tohumu ya da chia tohumunu ve sevdiğiniz baharatları kullanmanız bu gıdaları sizin için daha çekici kılacaktır. Ancak yine de şunu bilmenizi isteriz ki bir anda tamamen çiğ beslenmeye başlamaya karar vermek pek mümkün olabilecek bir durum değildir. Eğer bu oranı yüzde 60 çiğ yüzde 40 pişmiş besinlerle bile dengede tutarsanız vücudunuz yeni beslenme şeklinizi kısa süre de kabullenmeye başlayacak ve siz bu oranı dilediğiniz aralıklarla arttırabileceksiniz. Son olarak söylemeden geçmek istemediğimiz nokta bu yüzde 40’lık pişmiş besin oranını saatlerce pişirmenizden bahsetmiyoruz, biraz haşlama ya da buharda 3 ya da 4 dakika beklemiş gıdalar çiğ beslenme şekline en uygun pişirme stili olacaktır.
