Etiler'de Seçkin Bir Fransız: Brasserie Cognac De Monsieur Ballon

Falanca yerde filanca açılmış lafını duyduğum an, oraya koşa koşa gidesim gelir. Yeni açılan mekanlara takıntılıyım desek daha doğru olur herhalde.

Mekana daha gitmeden kafamda sorular beliriyor. Acaba şehrin aradığı kan bulundu mu? Şehre ne katacak? Dekorasyon özgün mü? Çalışanlar güler yüzlü mü yoksa şimdi seni çekemem modunda mı servis ediyorlar? Mekanın eksikleri var mı? 

Dinesty Restaurant Group'un yeni iki mekanında yapılacak olan tadım gecesine davet aldığımda, yine bu sorular belirdi kafamda. Ancak şehrin yeni mekanını anlatmaya başlamadan evvel, önce sahiplerinden bahsedeyim. Dinesty Restaurant Group, beş ortaklı yeme-içme sektöründe faal gösteren bir şirket. Metin Şen, Nedim Keçeli, Cenk Önal, Cem Önal ve Levent Bilgin bir araya gelerek Dinesty'i 2013 Nisan'ında kurmuşlar. Şirketin vizyonu güçlü: unutulmaz, farklı mutfak deneyimleri yaratmak ve misafirlerinin kokladığı, gördüğü, tattığı ve dokunduğu her şeyde mükemmeli yakalamak.



İşte bu grup, yurtdışı markaları Türkiye'ye getirmek ve yaygınlaştırmak hedefiyle, New York'un popüler restoranları Brasserie Cognac ve Serafina'yı Akmerkez'e getirmek için Dinçkök Grup'la el sıkıştı. Akmerkez bu sene bir yenilemeye giderek, açık hava restoran konsepti için inşaata başladı. Bence yıllar evvel yapılması gereken bir hareketti. Geç olsa da güç olmasın diyor ve Akmerkez'in de artık Nispetiye Caddesi ve diğer açık hava restoran konseptine sahip AVM'lerle yarışa dahil olduğunu buradan duyuruyorum.  Konumu ile zaten bir adım önde. Bu yeni konseptle özellikle Etiler müşterilerini Akmerkez'e çekeceğe benziyor. Otopark derdi de olmadığı için çoğu kişinin yeni açılan mekanlara akın edeceğini düşünüyorum. Bakalım zaman ne gösterecek...

İtalyan restoranı Serafina'yı henüz keşfedemedim ama Fransız mutfağı mekanı Brasserie Cognac'ı en ince ayrıntısına kadar inceleme fırsatı buldum.




Serafina ve Brasserie Cognac adlı farklı konseptteki iki restoranın kurucusu aslında aynı. İki yakın arkadaş olan Vittorio Assaf ve Fabio Granato restoranların sahipleri. RESTORAN İŞİNE GİRİŞ HİKAYELERİ aslında çok ilginç. Yıllar önce ikili küçük bir yelkenliyle denizde kaybolurlar. Üzerlerinde sadece mayo vardır. Acı soğuk, şiddetli hava ve şiddetli açlık ağrılarından kıvranırken iki kafa dengi arkadaş mükemmel pizzayı yaratmanın hayalini kurar. Devrim niteliğindeki fırını yaratmak için Fabio'nun mimari dehası devreye girerken, Vittorio ise Napoliten Mutfağı'ndaki sanatını konuşturur. Sonuçta Serafina fikri ve parlak bir ortaklık doğmuş olur. İki arkadaşın belirsiz bir gelecekleri olsa da, birbirlerinie söz verirler. Eğer bu korkunç çileden sağ salim kurtulurlarsa, dünyadaki en iyi pizzayı ve makarnayı servis edecekleri bir restoran açacaklardır. Ve kurtulurlar. 1995 yılında Serafina'yı açarlar. Serafina'nın ünü çok çabuk yayılır. İkinci şubelerini açarlar. Daha sonra 2008 yılında, ünlü şair Victor Hugo'nun büyük büyük büyük torunu Şef Florian V. Hugo ile anlaşarak, eşsiz Fransız mutfağından lezzetler sunan Brasserie Cognac'ı açarlar. 

Akmerkez'de açılan Brasserie Cognac'ın DEKORASYONu kırmızı ağırlıklı. Bazı duvarlar parlak cilalı kırmızı tuğla görünümüne sahip. Kırmızı renge boyalı duvarlar boş bırakılmamış, portre çerçevelerle süslenmiş. İç mekanın küçük ama samimi bir havası var. Çok ilginçtir ki AVM'nin içinde olmamıza rağmen hiç AVM'de gibi hissetmiyordum. Mekan içinde küçük bir bar da var.




Şu an için sadece AVM içinden giriş var. Ancak iki hafta sonra BAHÇE kısmı açılacak ve çok daha keyifli olacak.
Menüdeki yemekler son derece havalı gözüküyor.


 

İlk tattığım BAŞLANGIÇ Peynirli Pataşular "Gougeres". Türkçe anlamı, peynirli hamur topları. Anneannelerimizin bizi mutlu etmek için yaptığı hamur toplarına benzettim.  



İkinci gelen tabak, Keçi Peyniri ve Domates Tart Amerika'da çok popülermiş. Özellikle büyük grupların paylaşmak için tercih ettiği bir başlangıçmış. Benim için akşamın yıldızı olacak kadar lezzet konusunda iddialı bir başlangıç diyebilirim. 



Vittorio Asaf'ın spesiyalimiz dediği Ton Balığı Tartar ise basit gibi gözüken ama aslında çok kompleks bir hazırlanışı olan bir yemekmiş. Bu tartar tarifini hazırlamak iki yıllarını almış. İtalyan ustanın övüneceği kadar lezzetli bir tartar. Avokado püresinin üzerine yerleştirilmiş ton balık, kişniş, limon kabuğu, zencefil ve patates waffle ağzımda keskin ama güzel bir tat bıraktı. Aslında çok alakasız ürünler bir araya gelmiş gibi gözükse de, aslında güzel bir kombinasyon olmuş.



Kırmızı kabak püreli deniz tarağı tabağı, Scallop Pumpkin bir sanat eseri. Tipik bir Fransız mutfağı. Az ama öz diyebileceğim deniz tarağının pişim kıvamını beğendiğim bir yemek. Deniz tarağı yemeklerini çok seviyor olmamdan mı bilmem ama bu ara sıcak benim çok hoşuma gitti. Deniz ürünlerinden tatmak isteyenlere tavsiye ederim. Kırmızı kabak püreli deniz tarağı tabağı, Scallop Pumpkin bir sanat eseri. Tipik bir Fransız mutfağı. Az ama öz diyebileceğim deniz tarağının pişim kıvamını beğendiğim bir yemek. Deniz tarağı yemeklerini çok seviyor olmamdan mı bilmem ama bu ara sıcak benim çok hoşuma gitti. Deniz ürünlerinden tatmak isteyenlere tavsiye ederim. 


Fleminyon Flambe görüntü itibariyle çok havalı bir ANA YEMEK diyebilirim. VS Konyak ile flambe edilmiş fileminyon yanında yaban mantarı, patlıcan volovan, fırınlanmış domates ve arpacık soğan servis ediliyor. Üstüne de bordelaise (bordölez) sos dökülüyor. Bordelaise, Fransız orijinli bir sos. Bordeaux şarabından hazırlanıyor. Etim mutlaka iyi pişsin, kesinlikle pembe renk görmek istemiyorum diyenler, öteki paragrafa geçsinlerEtin altı pişmiş ancak üst tarafı pembe, hafif kanlı. Ancak mutfağın orkestra şefi Amerikalı Michael bu konuda müşterisinin fikrine çok önem veriyor. Kendisi benim eti incelediğimi görünce, beğenmedim sanıp senin için biraz daha pişirebilirim teklifinde bulundu. Kendi bildiğini en iyi şekilde uygulayan ve müşterisinin talebine de kulak tıkamayan şeflerin olduğunu bilmek güzel. 


Menüde tatlı olarak Ile Flottante gözükse de, bizim masamıza torpil geçildi ve menüdeki diğer tatlılardan biri olan Tiramisu'yu deneme fırsatı buldum. Tiramisu masaya geldiğinde, pek bir şeye benzetememiştim, yalanım yok.  Vittorio Asaf uyardı. En lezzetli tiramisu sert hatlara sahip olan değildir, tam tersi üzerindeki kreması üzerinden akacak. Salaş bir görünümü olacak. Tiramisu'dan bir çatal alınca, birden kendimi İtalya'da sandım. Son derece yalın bir tat. Espresso tadı gölgelenmemiş. Islak kek ağızda dağılıyor. İtalyadakilerin tıpkısının aynısı. Yediğim en başarılardan biri. 





TATLI olarak servis edilen Ile Flottante Fransız orijinli bir Avrupa tatlısı. İngilizce'si "Floating Island", Türkçe'si "Yüzen Ada". Crème anglaise üzerinde yüzüyormuş gibi duran merenglerden oluşuyor. Yumurta beyazı ile şekerden yapılan Mereng (Meringue) bir çok tatlının temel noktasıdır. Bizde en meşhur hali "Beze". Fransa'da ise daha yaygın kullanılmakta. Yüzen Ada haricinde her gün yesem bıkmayacağım makaronların da yapımında Mereng kullanılıyor. Şekeri yoğun bir tatlı. Yerken komaya girecekmiş gibi hissedebilirsiniz. Benim görüşüm, Yüzen Ada'nın Türk damak zevkine uymadığı yönünde. Biz tatlı konusunda katı şeyler yemeyi tercih ediyoruz. Oysa bu tatlı ağızda dağılan, köpüğümsü bir tatlı. Herkesin kolay kolay tercih edeceği bir tatlı değil. Eğer denemek istiyorsanız, tavsiyem bir arkadaşınızla paylaşıyor olmanız. Çok gelebilir. 




Mekanın sevdiğim bir diğer yanı da TUVALETinin olması. AVM'deki bazı mekanların tuvaletinin olmaması sebebiyle, mekandan çıkıp AVM tuvaletine gitmek zorunda kaldığımı bilirim. Bu sebeple, mekan işletmecileri güzel bir harekette bulunmuş diyorum.

Fransız Mutfağı'nın en lezzetli örneklerini Brasserie Cognac'ta bulabilirsiniz. Romantik bir akşam yemeği için veya iş çıkışında bir şeyler içip dostlarla takılmak, kafayı dağıtmak için çok uygun.?

Siz de benim gibi yenilikleri keşfetmekten keyif duyan biriyseniz, Akmerkez'in yeni halini ve yeni açılan restoranlarını hemen keşfedin derim.